Law Offices for Earthquake Victims

Law Offices for Earthquake Victims

OFFICE

AREA

  • 1200 m²

YEAR

1999

———————————————————————————————————

Geçiciliğin Düzeni: Bir Geçiş Mimarlığı
Bir Krize Cevap, Ahşapla Yazılmış Bir Metin

Yeryüzü sarsıldığında sadece şehirlerin temelleri değil, medeniyet dediğimiz görünmez anlam örgüsü de sarsılır. 1999, Adapazarı – zamanın yarıldığı bir an, kaybın sismik izi, ama aynı zamanda yıkımın ortasında onura duyulan derin bir ihtiyacın ifadesi. O an geldiğinde, Atina ve İstanbul baroları tepki olarak bir yasa metni ya da geçici bir yönetmelik sunmadılar. Verdikleri cevap bir jestti – mimari bir jest.

TCA çağrıldı – yalnızca fiziksel yapıların sağlayıcısı olarak değil, ortak bir acil durumun yorumcusu olarak. Ortaya çıkan şey, sadece geçici bir dizi avukatlık bürosu değildi: bu, harap olmuş bir kentin çatlak zeminine yazılmış mimari bir palimpsestti.

1. Modül Olarak Metafor

TCA bir bina tasarlamadı. Bir sistem tasarladı – ahşaptan bir alfabe; birleştirilebilir, genişletilebilir ve sadeliğiyle okunabilir. Temel modül: yalnızca bir hukuk bürosu değil, aynı zamanda sekiz kişilik bir aileye barınak olabilecek yalın bir form. Adalete yer açan ve aynı zamanda koruma sunan bir mekân – antik agora gibi, kamusal olanla özel olanın tek bir harekette buluştuğu bir alan.

Bu modülerlik yalnızca teknik bir kolaylık değildir. Aynı zamanda göstergebilimsel bir eylemdir. Zira bir modül, bağlam içinde anlam kazanan, yeni cümleler – ya da bu durumda yeni mekânlar – kurabilen bir işarettir.

2. Ahşap: Hafızanın ve Umudun Malzemesi

Ahşap tercihi rastlantı değildi. Türk mimari geleneğinde ahşap nostaljik bir malzeme değildir – yaşayan bir malzemedir. Nefes alır, yaşlanır, çürür – ve tekrar kullanılabilir. Tıpkı silinip yeniden yazılabilen bir el yazması gibi. Ahşap dürüst bir malzemedir – kırılgan ama esnektir. Ve tam da bu ikilikte, depreme açık bölgelerdeki gücü yatar: kırılana kadar direnmek değil, değişerek ayakta kalmak.

Sürdürülebilirliğin çoğu zaman bir slogana dönüştüğü bir dünyada, burada mimari dürüstlükle verilmiş nadir bir cevap vardır. İnşa edilen şey statik değil, tersine çevrilebilir bir yapıydı. Bugün hukuk bürosu olan birim, yarın okul, ertesi gün bir toplum merkezi olabilirdi. Bu, “henüz olmayan”ın mimarisiydi – açık, süreç odaklı, hiçbir zaman tamamlanmış olmayan.

3. Zaman ve Sorumluluk

TCA sadece hızlı inşa etmedi. Aynı zamanda hızlı ve derin düşündü. Projenin aciliyeti paniğin değil, yaşanmış bir etiğin sonucuydu: İnşa eden kişi yalnızca şimdiye değil, sonuçlarına da karşı sorumludur.

Adapazarı’nda ortaya çıkan şey, geleceğin yapım yöntemlerinin bir prototipiydi: işlevsel dönüşüme açık, malzeme açısından ölçülü, ekonomik olarak sade, biçim açısından ise saygın. Mimarlık, sadece bir felakete değil, çağımızın derin sorularına da verilmiş bir cevaptı.

4. Tasarımın Etiği

TCA’ya göre tasarım yalnızca işlevsel olmakla kalmamalı; aynı zamanda etik olarak da okunabilir olmalıdır. Peyzajın kaynağa, insanın sayıya indirgendiği bir dünyada tasarım eylemi asla alaycı bir jest olamaz. Hem olanla hem de olabilecek olanla dikkatli bir ilişki kurmalıdır.

Bu proje yalnızca geçici avukatlık ofislerinin inşası değildi. Aynı zamanda bir savunmaydı – dinleyen, uyum sağlayan, ihtiyacı bittiğinde sessizce çekilen ve başka bir yerde yeni bir anlamla yeniden ortaya çıkabilen bir mimarlık anlayışı adına yapılmış bir savunma.

Son Söz: Görünmeyen Temel

Belki de bu projenin en önemli yanı görünenler değil, hissedilenlerdi: Geçici olanın içinde kalıcılığın var olabileceği düşüncesi; geçiciliğin de hafıza taşıyabileceği; ve her modülde, her ahşap kirişte yalnızca mekânsal değil, ahlaki bir kararın da yazılı olduğu hissi.

Eğer mimarlık bir dilse, TCA’nın bu tasarımı sessiz ama güçlü bir kelimeydi:
Adaletin, geçici bile olsa, bir mekâna ihtiyacı vardır.

Budget: 160.000 €
Location: Adapazari, Turkey

Galıp Dede Caddesi Yörük Çıkmazı 8 | 34420 Beyoğlu Istanbul Tel. +90 (212) 249 21 64 | Fax +90 (212) 249 22 95 | info@cakmakli.com